İnsan Kaynakları (HR), günümüzde şirketlerin en önemli stratejik yüklerini sırtında taşıyor. Şirketin varlığı, gelişimi, geleceği hemen her şey bu departmanın vereceği doğru kararlara bağlı. Bu noktada strateji tabii ki ilk ayakta, yani ihtiyacın belirlenmesinde ortaya çıkıyor. İşe alacağınız yönetici/eleman neye sahip olmalı?
İnsan kaynakları personel gereksiniminin olduğu pozisyonu tanımlarken, ona uygun tecrübeyi, eğitim/öğrenim yeterliliklerini ortaya koyar. Sonrasında bir ilanla adaya ulaşmaya çalışır. Uluslararası şirketlerle, ülkemiz şirketlerinin bakış açısı işte tam da bu noktada bir birinden ayrışıyor.
Uluslararası şirketler verdikleri ilanlarda, pozisyonun gereği olan "işlevsel derinliği" arıyorlar, bizdeki ilanlarda ise aranan temel özellik hep "sektörel derinlik" oluyor. Sizlere kısaca bu tanımlamalardan bahsetmek istiyorum:
İşlevsel Derinlik: Çalışanın sözkonusu pozisyon için biriktirdiği eğitim,tecrübe ve vizyondur. Mesela bir muhasebe personelinin mezun olduğu okul, sahip olduğu iş deneyimi, uzmanlaştığı muhasebe alanı onun işlevsel derinliğini oluşturur.
İşlevsel derinlik personelin işyerine maksimum düzeyde yaratıcılık ve alternatifler sunmasını sağlar.
Sektörel Derinlik: Çalışanın sözkonusu sektörde sahip olduğu tecrübe ve eğitim toplamıdır. Örneğın yukarıda bahsettiğimiz muhasebe personelinin tekstil sektöründe 10 yıllık deneyim biriktirmesidir.
Sektörel derinlik işyerinin toplam bilgisine katkı sağlar.
Bir İK yöneticisi aradığı adayda tabii ki her ikisinin de optimal düzeyde olmasını ister ama bu, idealist ve neredeyse bulunması imkansız olandır. Bir tarafın daha ağır basması ise kaçınılmazdır.
İşte can alıcı soru burada ortaya çıkıyor:
Hangisi daha ağırlıkta olmalı: sektörel derinlik mi, işlevsel derinlik mi?
Ben bu konuda ülkemiz şirketlerine işlevsel derinliği seçmelerini tavsiye ediyorum. Şirketlerimizin güçlü bir bilgi birikimi ve bu bilgi birikimini sektörel tecrübesi olmayan bir çalışana kısa zaman içinde aktarabilecek başarılı yöneticileri var. Bu noktada kümülatif gelişim için ihtiyacımız alternatif bakış açıları ve yeni, vizyoner kişilikler.
Gelin geleceğe yatırım yapalım ve günü kurtarmaktan vazgeçelim. Ne dersiniz?